Çoğumuz için her hangi bir gündü aslında. Günlük telaşlarımızla meşgulken birden elektrikler kesildi. Geldi gelecek diye beklerken, neredeyse tüm yurtta karanlığa gömüldüğümüzü öğrendik.
Ne oluyor? Dedik.
Depremmi olacak acaba diyenler, yok bu büyük bir arıza diye söylenenler, siber saldırı olduğunu iddia edenler, kızanlar, panikleyenler, endişe ile bekleyenler. Elbette Türkiye için kayıp bir gündü. Ülke olarak zarar yazdığımız, aynı gün terör yüzünden kıymetli savcı Mehmet Selim Kiraz’ı kaybettiğimiz, tarihe kaydedilecek bir gün yaşadık hep birlikte. Sorun saatler içinde çözüldü. Günlerce de sürebilirdi. İşte bu ihtimal felaket olurdu. Fark ettiğim şey ise bireyler olarak ne kadar çaresiz kaldığımızdı. Çağın getirdiği teknoloji adeta bir çeşit esaretti. Elektrik kesikti ancak sularda akmıyor, kalorifer yanmıyor, iletişimde kopukluk yaşanıyordu. Anlıyoruz ki hayatımızı kolaylaştıran nimet insanı devre dışı bırakıyordu. Tabiri caizse artık aklımızı kullanmıyor, hayatımızı parmak uçlarımızla dokunarak yaşıyoruz. Sohbetlerimiz kelimeleri kısaltarak mesaj üzerinden bir arada iken bile ellerimizde cihazlar aramıza kilometrelerce mesafe koyarak oturuyoruz. Birbirimizin gözlerine bakarak konuşmayalı ne kadar zaman oldu? Artık hafızamızı da hiç zorlamıyoruz. Numaralar telefona isimle kayıtlı, adresler navigasyonla aranıyor. Akılda tutmak gereksiz, teknoloji var hizmetimizde diyoruz. Bilişim çağının pençesinde adeta robot olmuş ne isterse yapıyor, hızla tüketiyorsak da tükeniyoruz aslında. Çok değil iki kuşak öncesinin yaşadığı dönemler bir masal gibi. Bize ne kadarda uzak değimli? Bu bağlamda farkındalık geliştirmeli gelecek nesillere her koşulda hayata dair gücün ne kadar insan kaldığımızla doğru orantılı olduğu anlayışını geçirmeliyiz diyorum.
Bilgi üretelim
Sevgi iletelim
Beceri edinelim
Daha çok çalışalım
Ama akılla yaşayalım
Bağlı kalalım, EVET
Ancak bağımlı olmayalım.